
Ruhunuzu Ve Bedeninizi Müzik Terapi İle Dinlendirin
Her şey anne karnında kalp atışlarını farkına varmayla, dinlemeyle başlar… O güvenle kendi ritmimizi oluştururuz zamanla… Ve iki kalp aynı bedende birden atmaya başlar… ‘Uyum’u ilk orada deneyimleriz, dışarıyla olan bağlantımızı ilk böyle şekillendirip, ilişkilendiririz… Büyüdüğümüzde kendi gerçeğimize bağlı kalma ancak bu ilişkiyi hatırlamakla mümkün olur. Kendimize olan inancımızı ve özgüvenimizi içimizdeki ritmin gücünden alır ve yine ifade etme gücümüz içimizdeki ritmi duymaya devam ettiğimiz müddetçe tamdır.
Asıl farkındalık ve diğer kişileri duyabilmeye başlamak yine kendimizden başlar, iç dünyamızla dış dünyayı dengeleyen yine iç ritmimiz, melodimizdir.
En kıymetli yolculuğumuz özümüzü bulma/ keşfetme yolundaki yolculuğumuz… Ve en nihayet ona dokunarak kendi özgün titreşimiyle titreştiğinde, kendi kendimize parlaklığını keşfettiğimizde, ortaya koyabildiğimizde en kıymetli değerimize dokunmuş oluruz.
Müzik Terapi Faydaları Nelerdir?
Gerçek özgünlük, hakiki iç sesimiz, iç ve dış barışıklığı, birçok kavganın sona erip başka bir sevme durumuna geçmeyi getiriyor beraberinde… Mutluluk, kendi yaratıcı potansiyelimizi keşfetmekte gizlidir, uyum ve sükunetimiz yine yaratma gücümüzde saklıdır. Esas odaklanma ve iletişim, kendi gerçeğimizi yaratma gücümüzde ve bunun getirdiği uyum sonucunda var olur. Bununla birlikte, kendi melodimizi diğer melodilerle armoni içinde duyarız…
Müzik Fiziksel Ve Duygusal Sağlığımızı Olumlu Etkiliyor
Müzik ile iletişim, müzik ile şifa ilk insandan beri, fiziksel rahatsızlıklar, zihinsel ve duygusal rahatsızlıklar için kullanılan çok etkin bir yöntem. Çünkü insan bedeninin işleyiş şekli, duyguları, düşünceleri belirli ritimlerden ve melodilerden oluşur. Bu iki unsurun içeren titreşimlerin doğal durumunun değişmesi yani bir nevi bozulması halinde, sağlığımız olumsuz yönde etkilenir. Müzik, müziği oluşturan seslerin kendine özgü ritimleri, melodileri yani tüm bu seslerin taşıdığı titreşimler, kişiye özel olarak çalışıldığı taktirde, insanın fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığına olumlu etki eder. Bu sebeptendir ki, geçmişten günümüze kadar müzik, birçok kültürde, birçok zaman diliminde çok etkin bir şifa yöntemi olmuştur.
Eski Bergama/Asklepion’da müzik, genel tedavinin çok önemli bir parçası olmuştur. Burada müzik ve sesler, oraya kabul edilmiş olan hastaların kimin söylediğini göremeyecekleri bir şekilde, hastalara duyurularak ciddi bir şifa yöntemi olmuştur.
Osmanlı Dönemi’nde Edirne’de, o zamanın Hekimbaşı’sının, kalp ritimlerini dinlyerek hastanın ihtiyacını belirleyerek dinlettiği Türk Müziği makamları, bugün halen heyecan ve merakla araştırılan önemli bir şifa yöntemi olarak kullanılmıştır. Üstelik bu yöntem, sadece fiziksel rahatsızlıkları değil, akıl hastalıklarını da iyileştirmeye yaramıştır.
Hindistan’da ise veda rahipleri, halen bugün de hastanın çevresinde bir daire düzeninde oturarak, çıkarttıkları mikrotonal seslerle hastanın bozulmuş tüm vücut frekanslarını tekrar olması gereken titreşime getiriyorlar. Şaman geleneğinde, yine çeşitli sesler çıkararak, ritimler vurarak hastanın bozulmuş titreşimlerini olması gereken titreşime getiriyorlar ve bunlar gibi bir sürü örnek var gayet tabii ki eski Kızılderili kabilelerinde, Yoruba ayinlerinde ve daha birçok geleneksel yapılarda kullanımış ve halen kullanılanılmakta olan.
İlk kez Çin’de kullanılan “5 seslik dizi” anlamına gelen Pentatonik müzik yine çok etkili bir tedavi yönemi. Günümüzde, beyin nöronları ile çalışan bilim adamlarının titizlikle incelediği bir alan. Çünkü, beynin, yeni birşey öğrendiği zaman yaptığı genişleme esnasındaki hareketliliğin, Pentatonik ses dizisi ile güçlendiğini keşfettiler. Beyin yeni alanını, eski bildiklerinden de bilgi alarak sağlamlaştırıyor. Yaşamımıza yeni bir şey kattığımızda, hissettiğimiz zorlanma durumu, o anda “yapamadığımızı” zannettiğimizin tam aksi olarak, beynin yeni alan açmasındaki yaşadığı süreçten kaynaklanır. O sırada, bilgi ve tecrübe aktarılarımlarından dolayı çok meşguldür. Ve aktarım işini bitirince, aynı bilgisayarlarımızda olduğu gibi, bu işlemi kaydetme sürecine girer. Aktarım ve kaydetme esnasında, bu 5 sesten oluşan Pentatonik ses dizisinin bu işlemleri rahatlattığı ve belirgin şekilde güçlendirdiği gözlenmiştir.
Müziğin Tılsımlı Etkisi
Müziğin, seslerin tılsımlı etkisi şüphesiz ki tek Tanrı’lı dinlere geçişte de çok etkin olmuştur.
Müziğin sadece dinsel amaçlarla kullanılmasına izin veren Ortaçağ döneminde, birçok Papaz kendi ses dizilerini dualara adapte etmişlerdir. Özellikle bu dönemde yoğunlaşmış olan Chant Gregorien’ler, özellikle otistik çocukların tedavisinde kullanılıyor. Yapısı itibariyle, Chant Gregorien’ler, zaman ve mekan algısını hafifletiyor. Çünkü içerisinde belirli bir ritmi yok ve melodik olarak ta müzikteki varış sesine varmıyor çoğu zaman. Böylelikle, Chant Gregorien dinleyen veya söyleyen kişiler, madde dünyasından, dünyevi zevklerden bu dinsel müzik formu ile kolayca sıyrılıp Tanrı ile birlikte olma duygusunu yaşayabiliyorlar. Chant Gregorien dizisinin, ritimsiz ve belirli bir varış yeri olmamasının sonucu olarak kolaylıkla, mantıksal, ardışık düşünme, rasyonel, analitik, objektif olan sol beynin etkisi azalıp, daha rastgele, sezgisel, bütünsel, sübjektif olan sağ beynin etkisi güçleniyor.
İslamdaki Tasavvuf müziği ise, Tassavuf felsefesine uygun olarak, insanın Allah’a karşı duyduğu teslimiyeti ve bütünleşmesini hissetmesi için yapılan bir müziktir. Belirgin enstrümanlar olarak kullanılan ney ritimsiz olarak ve nefes vererek üflenir. Kalbi, sevgiyi almak ve vermek amacıyla üflenen neye, ritim tutan bendir eşlik eder. Ney, Allah’a duyulan aşkla üflenirken, dünyevi ritimlerle başlayan bendir, tekrarları ve güçlenmesiyle aşağıdan yukarı çıkarak yine Allah’a varır. İyileştirici özelliği kuvvetli olan Tasavvuf müziği, teslimiyet duygusuyla birlikte büyük sevgiye açar; duyguları, düşünceleri ve fiziksel bedeni. Hangi tedavi yönteminde olursa olsun, sevgiyi tamamen hissetmenin etkisi günümüzde tartışılmaz bir yer edinmiştir.
Müslümanlık dininde kılınan 5 vakit Namaz’ın her birinin ayrı makamlarda okunmasının, insan bedeninde, duygularında ve düşüncelerinde çeşitli farklı etkileri var. Mesela, sabah ezanının okunduğu Saba Makam’ı, günün o saatiyle uyumlu olarak daha puslu, gündüz ve gecenin arasında bir saatte olduğu gibi iki arada hissedilen bir makamdır. Öğlen ezanı makamı olan Hicaz makamı, Saba Makamına göre daha nettir. Akşam ezanı makamı olan Segah ise, günü bitirmiş ve dinlemeye geçecek olmanın iç huzuru ile daha sakin ve dingindir.
Yahudilik’te müzik, aynı diğer dinlerde de olduğu gibi dini içerik taşıyan ve dini değeri olmayıp ta Tanrı’ya övgü için bestelenmiş tınılarla doludur. Hepsi de kişiyi rahatlatıcı, kişinin kendi sağlığı ile orantılı özgün gücünü kazandırıcı müzikal unsurlarla doludur.
Müzik, yani sesler ve ritimlerle kurulan ilişki sadece bozulan bedeni, duyguları ve düşünceleri kendi olması gereken en sağlıklı duruma getirmiyor, aynı zamanda kişiye yaşamında en gerekli olan meziyeti yani yaratıclığı da kazandırıyor. Ve bu yaratıclığı kullanma kararı ve kararlılık beyinde yeni bir alan oluşturuyor. Beynin kullanmadığımız kısmında yeni bir yeri aktive ediyor. Bu sayede beyin, kendisini daha evvel öğrendiği şeylerden özgür bırakarak kendisine yeni bir alan açıyor. Bu işlem sayesinde, kişi önündeki zorluk veya problem ile çok çabuk bir şekilde yüzleşerek, bu edindiği yaratıcılığı sayesinde konuya bir çözüm geliştiriyor. Kendisi bir yerden bir yere gitmeden, konuyu beyninde seyahat ettirerek çözümü de peşinden getiriyor.
Bir sanatçı ve müzikterapist olarak, bu yaratıcı süreye girmek ve sürekli kılmak için, bireylerin müzik olsun olmasın kendi özgün yaratıcılıklarını devreye sokmalarını gerektiğini düşünüyorum. Yaratıcılık, beyni genişletiyor. Mutlulukla genişlemiş olan beyin, daha gerçekçi olarak yaşama çok daha farklı bir yaklaşımı getiriyor. Bu yaklaşım bireyi duygusal, zihinsel ve bedensel açıdan çok daha sağlıklı kılıyor. Ne olduğu hiç farketmeksizin içimizdeki yeteneklerin de yardımıyla sağladığımız bu sağlıklı hale ben “Pozitif Direnç”li olmak diyorum. Nasıl ki her gün vitamin alarak veya iyi beslenerek bağışıklık sistemimizi mikroplarla karşılaşsa dahi dirençli tutuyoruz. Aynı şekilde, Pozitif Direnç yolu ile de duygusal ve zihinsel bağışıklığımızı zorluklara karşı, keyifli bir şekilde dirençli tutmamız mümkün.

Renan Koen
Bir pianist olarak eğitimini tamamlayan Renan Koen, müzisyenlik kariyeri sırasınca, müziğin iyileştirici ve birleştirici gücüne duyduğu hayranlıktan dolayı, eş zamanlı olarak Müzik terapi ve bestecilik eğitimi almıştır. Müzikte, sözlü tarihi sesli tarih üzerinden takip ettiği ve uyguladığı projelerinden ötürü şan eğitimi de alarak, Pianist, besteci ve müzik terapisliğinin yanı sıra bir Soprano olarak ta müzik yaşamına, konserler ve albümlerle devam etmektedir. Müzik terapi alanında kendi metodunu oluşturmuş olan Koen, bu metodu anlatmak üzere yurtışından gerek kongrelerde anlatmak üzere gerekse de işbirliği içeren projeler için davet almaktadır.
No more pages to load
No more pages to load