
Portekiz Lizbon Gezi Notları
Seyahat etmek, yeni yerler keşfetmek, gittiğim yerlerin hikayelerini, kültürlerini, yaşayışlarını öğrenmek benim için oldum olası bir tutku olmuştur. Seyahat tutkum henüz ilkokul çağına gelmeden ilk emarelerini göstermiş, ben saatlerce atlasları, seyahat ansiklopedilerinin resimlerini inceleyen bir çocuk haline gelmiştim. Yıllar içinde bu tutkumu izleyerek çok fazla sayıda yurtdışı ve yurtiçi seyahette bulundum. Bazı yerlerden çok keyif alıp, oraları defalarca ziyaret ettim. Fakat bu seyahatlerin ve yeni yerler keşfetmenin hazzını, eskiden okul ve şimdi de iş hayatından arta kalan zamanlarda yaşayabiliyor olmam, beni yıllardır yaşadığım devasa şehir İstanbul’u da elimden geldiğince, semt semt gezmeye ve bu tutkumu şehir hayatının günlük akışı içerisinde yaşamaya itti. Bu sayede nerdeyse 365 gün bu tutkumu izleyebilir hale geldim.
Yıllar içinde yaptığım seyahatlere veya günlük semt gezilerime dair belki bir gün faydalanırım diye notlar tutmuşumdur. İsteyen arkadaşlarımla da paylaştığımda bunları daha fazla kişiye eriştirmeyi telkin etmişlerdir. Fakat kendimi ne seyahat ne de yazı konusunda ehil görmediğimden bunu hep ertelemişimdir.
Hiç hesapta yokken bir arkadaşımın yollarımızı kesiştirmesi sonucu kendimi bu seyahat anılarımı Kadın.com sitesi ile paylaşma noktasında buldum. Bu tarihten itibaren, yaptığım seyahatlere dair izlenimlerimi ve tavsiyelerimi buradan sizlerle paylaşıyor olacağım. Bu yazılarımda yurtdışı ve yurtiçi gezilerimin yanında İstanbul’da keşfedebileceğiniz semtlerden de bahsedeceğim.
Kendimi bir seyahat aşığı ve kendi çapında bir gezgin olarak tanımlayabilirim. Umarım bu paylaşımlarım hem gezilerinizde sizlere faydalı olur , hem de içinizdeki seyahat aşkını tetikler.
Yazılarımı Kadın.com’dan takip edebileceğiniz gibi Deniz Silistre Instagram hesabımdan seyahatlerime dair görselleri ve bazı basit bilgilendirmeleri, ayrıca Deniz Silistre Facebook hesabımdan da aynı yazılara dair paylaşımları takip edebilirsiniz.
PORTEKİZ - Lizbon
İlk yazımda size Portekiz’in başkenti Lizbon’dan bahsedeceğim. Portekiz’e yapmış olduğum seyahatte Lizbon’un merkezi ve çevre bölgelerini gezdiğim gibi ülkenin kuzey sahillerinde yer alan Porto’yu da görme şansım oldu. Lizbon’un çevresi ve Porto ise gelecek haftalarda yazılarıma konu olacak.
Lizbon seyahatimizi THY uçuşu ile gerçekleştirdik. Atatürk Hava Limanı’dan şehir merkezine çok yakın mesafede yer alan Lizbon Havalimanı’na gerçekleştirilen uçuş için firmaların kampanyalarını takip ederseniz, normal uçuş fiyatına kıyasla yarı yarıya bir fiyatla bilet yakalama şansına sahip olabilirsiniz.
THY’nin veya diğer hava yollarının kampanyalarını mutlaka takip etmenizi öneririm. Çok uygun fiyatlara uçuş yakalamanız mümkün. Özellikle bazı charter seferlerin Skyscanner ve benzeri uygulamalarda yer almadağını belirtmeliyim. Önerim bulunduğunuz şehre gelen hava yolu firmalarının kendi sitelerini incelemeniz. Pek çok firmanın yaptığı kampanyalardan ancak o zaman haberiniz olabilir. Bu hava yolu firmalarının isimlerine şehrinizdeki hava alanının resmi sitesinden ulaşabilirsiniz.
Şimdi Lizbon izlenimlerime geçmek istiyorum.
LİZBON
Lizbon, Avrupa anakarasındaki başkentlerin en batıda yer alanıdır. Tagus Nehri’nin Atlantik Okyanusu’na döküldüğü ve doğal liman oluşturduğu ağızda kurulmuş olan şehir, kültürünü, tarihini ve ekonomisini deniz üzerine inşa etmiş.
Dünya tarihinin değişiminde önemli yeri olan coğrafi keşiflere öncülük etmiş ve daha sonrasında da bu keşiflerin getirdiği bolluk ile zenginleşmiş olan Lizbon, maalesef o şaaşalı dönemine dair çok fazla iz bulundurmamakta.
Bunun sebebi ise 1755 yılında gerçekleşen ve dünya tarihinin en şiddetli depremlerinden biri olarak kabul edilen Lizbon Depremi. Bugünkü verilerle 8,9 Richter ölçeğinde olduğu tahmin edilen deprem ve akabindeki yangın ile tsunami şehri yerle bir etmiş. Lizbon’da belki bir Paris’deki ya da bir Roma’daki kadar tarihi ve turistik bölge bulamayabilirsiniz fakat şehirde insanların sıcaklığından kaynaklandığını düşündüğüm bir pozitiflik hakim. Lizbon insana ayak bastığı andan itibaren kendini çok iyi hissettiriyor.
Lizbon’un ana merkezi çok büyük sayılmaz. Şehrin ana çekim alanları kısa sürede yürünebilecek mesafelerde yer alıyor olsa da, şehir tepelerden oluştuğu için yürüyüş rotaları yorucu olabiliyor.
7 Tepeli Lizbon
Lizbon’da aynı İstanbul ve Roma gibi 7 tepe üzerine kurulmuş. Neyse ki tepelere ulaşmak için pek çok yerde tramvaylar konuşlandırılmış. Bu arada günlük ulaşım kartı sahibi değilseniz, bir tramvayın tek bir yönde 3 dakika gidişi 3,5 euro, aynı mesafenin taksi ile gidilmesi ise 4-5 euro. 2, 3 kişi olmanız ve yürümekten yorulmanız durumunda taksi kullanmanızı öneririm. Zaten taksiler Avrupa’nın pek çok yerine göre çok daha hesaplı.
Merkezde konaklamayı sevenler için Chiado ve Baixa bölgeleri tercih edilebilir. Chiado tepede yer alıyor. Baixa ise tepedeki Bairro Alto ve Alfama bölgelerinin arasında yer almakta. Bir İstanbul'lu alışkanlığı ile, bizim oralarda nereye benziyor diye soranlar için Chiado Nişantaşı, Baixa Taksim, Bairro Alto ise Asmalı Mescit’e benzetilebilir.
Chiado’da Rua Garrett küçük ama şık ve popüler bir cadde ve alışveriş için pek çok olanak barındırmakta. Burda şehrin en meşhur ve en eski cafelerinden olan Brasileira Café’de bir şeyler yiyebilirsiniz, tabi mekanın turistik bir mekan olduğunu da vurgulamalıyım.
Bu caddenin Bairro Alto’ya açılan ucunda 16. Yüzyılda yaşamış ünlü Portekizli şair Luis de Camoes’den adını alan meydan bulunmakta. Bu meydanın denize bakan tarafında Bairro Alto Oteli’nin terasında çok güzel bir restaurant & bar var. Her saatte güzel manzara, yemek ve içki için değerlendirilebilir. Ben avokadolu, karidesli salata yedim ve baya başarılı idi. Gene bu meydanın kuzey batı ucundaki Manteigaria isimli café yer almakta. Şehrin kendine özgü tatlısı olan Pastel de Nata (Pasteis de Beleim)’ları mükemmel, mutlaka denemelisiniz. Bu tatlının hikayesinden üretilmeye başlandığı bölge olan Belem’i anlatırken detaylı bahsedeceğim.
Portekiz Müziği Fado’yu Mutlaka Dinleyin
Bairro Alto’da Rue de Atalias, Rue de Rosa ve bunların etrafındaki caddelerde bir sürü bar ve cafe mevcut, akşam saatlerinde çok canlı olan bu bölgede farklı farklı mekanlarda eğlenmek mümkün. Şehirde Fado çok popüler. Acıklı ve duygulu müzik ve sözlerden oluşan Fado, genelde denizcilerin uzun seferlerinden geri gelememeleri ve sevenlerinin onlara olan özlemleri, yalnızlıkları gibi konularla temalanıyor. Biz bu içli ve duygulu Portekiz Müziği’ni Bairo Alto bölgesinde Tasca do Chico’da dinledik ve cok güzel vakit geçirdik. Mekanda basit ama lezzetli atıştırmalıklar var. Mekanın sanatçılarının yanında müşteriler de Fado söylüyor, ve biz kötü söyleyen 1 kişiye rastlamadık. Bu veya başka bir Fado mekanını mutlaka deneyimlemelisiniz.
Bairro Alto Bölgesi’nde 1755 Depremi’nden sonra onarılmamış olan Carmo Kilisesi’ni içindeki müzesi ile beraber, Sao Roque Katedrali’ni gezebilir, şarap meraklısı iseniz Solar Vinho do Porto şarap evini gezebilirsiniz.
Bairro Alto Tepesi’nin kuzey doğusundan Chiado üzerinden aşağı indiğinizde yer alan bölge Baixa Bölgesi’dir. Baixa Bölgesi’nin ana caddesi Rua Augusta’yı bir nevi İstiklal Caddesi gibi düşünebiliriz. Bu ve etrafındaki sokaklarda yol trafiğe kapalı ve sıra sıra alışveriş mekanları, dükkanlar, restaurantlar ve cafeler mevcut. Caddeyi dik kesen Rua da Santa Justa’nın ucunda yer alan Gustav Eiffel’in asistanı tarafından inşa edilmiş asansör ile tepede yer alan Chiado bölgesine çıkılabiliyor.
Bu caddenin Tagus Nehri tarafında Comercio Meydanı yer almakta. Burası etkileyici İtalya Piazzaları’nı andıran bir meydan. Caddenin diğer ucunda ise Rossio ve Figueira Meydanlari, az ileride ise Restauradores Meydanı yer almakta. Yan yana dizilmiş bu meydanlarda vakit geçirebilir, Bairo Alto ve Sao Jorge Kalesi’nin manzarasını fotoğraflayabilir, tarihi Nicola Café’de birşeyler içebilirsiniz. Rossio Meydanı’nda 4. Pedro Sütunu ve 2. Dona Maria Ulusal Tiyatrosu, arka tarafında da etkleyici bir iç mimariye sahip olan Sao Domingos Kilisesi yer almakta.
Rossio Meydanı’nın hemen batı tarafında şehrin kültüründe ve mimarisinde etkileri bulunan müslümanlardan ilham alınarak inşa edilmiş Rossio Tren İstasyonu yer almakta. İslam Medeniyeti şehirde 400 yıldan fazla hüküm sürmüş.
Müslümanlar ve museviler geçmişte tüm İber Yarımadası’nda olduğu gibi Lizbon’dan da sınır dışı edilmişler. Sonrasında da 1755 depremi yaşanınca şehirde o döneme ait yapılar pek kalmamış. Fakat Portekiz Mimarisi’nde ve Kültürü’nde İslam Medeniyeti’nin etkisi her daim olmuş. Şehir binalarının dış ve iç yüzeylerinde sıklıkla göreceğiniz çinili seramiklerin de kökeni buraya dayanmakta. Tiyatro’dan sonraki sokak olan Portas de Santo Antao’da Nevizade gibi sıra sıra dizilmiş restaurantlar ve meyhaneler var. Bunlarda bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.
Şehrin En Lüks Caddesi ; Avenida de Liberdade
Restauradores Meydanı’nın hemen devamı olan Avenida de Liberdade (Liberdade Caddesi), Champs Elysee benzeri olarak yapılmış çok geniş bir bulvar. Bu cadde dünyanın en ünlü markalarını barındıran şehrin en lüks caddesi. Alışverişten yorulduğunuz anlarda bu caddede yer alan cafelerde dinlenebilir, şayet havaların iyi olduğu dönemde iseniz Tivoli Otel’in terasında manzaraya karşı bir şeyler içebilirsiniz. Bu arada bu caddenin hemen başında yer alan Gloria Sokağı’ndaki tramvay ile tek duraklık bir yolculuk yapıp Bairro Alto Tepesi’ne ulaşabilirsiniz.
Alfama bölgesi şehrin en eski ve bir zamanların en gözde bölgesi. Bu bölge 1755 depremi ile ciddi yıkıma uğramış olsa da hala çekiciliğini korumakta.
Tepeye kurulu olan bölgede Se (Sedes Episcopalis, Psikoposun Mekanı anlamına geliyor) Katedrali ve hemen onun ön tarafında Santo Antonio a Se Kilisesi yer almakta. Se Katedrali şehrin en önde gelen dini yapılarından. Pek çok farklı mimari öğeyi barındıran katedralin iç kısmı biraz kasvetli. Katedralin iç kısmı deprem sonrası ihtişamlı olarak yenilenmemiş. Tepeye doğru ilerlerken yol üstünde yer alan Santa Luzia Kilisesi’nin terasında çok güzel bir manzara ile karşılaşacaksınız. Hemen üst kata yer alan kafede bir şeyler içip, görkemli Sao Vicente de Fora ve Pantheon National’ı da içeren şehrin kuzey doğu bölümünü izleyebilirsiniz.
Bu iki kilise ve müzelerini gezmenizi öneririm. Pantheon Nacional’de şehrin ve ülkenin pek çok ünlü şahsının lahitlerini göreceksiniz.
Alfama Bölgesi’nin en önemli yapısı tepede yer alan Sao Jorge Kalesi. Kale, islam hakimiyeti sonrası yıllarca saray olarak kullanılmış. Sonrasında sarayın Comercia Meydanı’na taşınması ile tiyatro, hapishane ve silah deposu olarak işlevini sürdürmüş. 1755 depreminde çok ciddi hasar alan kale, 1900’lü yıllarda yenilenmiş. Bu yenileme ile orjnalliğini kaybetmiş olan kale gene de geçmiş dönemlerinden izler barındırıyor. Kale ayrıca çok güzel bir şehir manzarasına sahip. Kalenin civarında yer alan Santa Cruz Bölgesi’nde deki şirin sokakları gezebilir, yan yana dizili olan dükkanlardan hediyelik eşyalar alabilirsiniz.
Şehir Merkezinin Etrafında Gezilecek Bölgeler
Şehrin merkezini oluşturan bu bahsettiğim bölgelere ilave olarak merkezin hemen etrafında yer alan semtlerde de görülmeye değer pek çok bölge ve ziyaret edilmesi gereken eser bulunmakta.
Sao Bento ve Estrela bölgelerinde Sao Bento Sarayı, Estrela Bazilikasi ve Estrela Bahçeleri öne çıkan yapılar.
Ulusal Antik Sanat Müzesi ve Türkiye asıllı Ermeni bir petrol zengini olan Calust Gulbenkian tarafından kurulmuş olan Gulbenkian Müzesi şehrin en önde gelen müzeleri.
Calust Gulenkian’ın hikayesi ise ilginç. Kendisine 1928 yılında Türk Petrolleri’nin BP ve Shell’i de içeren 4 büyük petrol firmasına transferinde oynadığı rolden dolayı, bu firmalardan %5 hisse verilmiş. Bundan sonra ‘’Bay Yüzde Beş’’ olarak anılmaya başlayan Gulbenkian, güzel sanatlara olan ilgisi ile dünyadan pek çok önemli parçayı toplamış. 2. Dünya Savaşı’nda Portekize geçip 1955’teki ölümüne kadar orada yaşamış. Adına kurduğu vakfı ve malikanesini bu zengin koleksiyonla beraber Portekiz Devleti’ne miras bırakmış. Vakfın halen daha pek çok kültürel etkinliği destekleniyor ve ayrıca kendi orkestrası, kütüphanesi, konser salonları ve modern sanat merkezi bulunmakta.
Şehir merkezi dışında Golden Gate ilham alınarak inşa edilen 25 Nisan Köprüsü, Campo Pequeno Boğa Güreşleri Arenası, Alkantara Vadisi’nden şehre su getiren Aquas Livres Su Kemeri, Rio de Janeiro’daki İsa Heykeli’nden ilham alınarak yapılan ve Tagus Nehri’nin diğer yakasında yer alan Cristo Rei (Kral İsa) Heykeli gibi ziyaret edilecek yerler bulunmakta.
Deniz Mahsülleri Sevenler İçin Öneri
Şehirde mutlaka gitmeniz gereken yerlerden biri de Cervejaria Ramiro. Cervejaria, Portekizce de birahane anlamına gelse de ucuz deniz mahsülleri restoranlarına bu isim veriliyor.
1956’dan beri açık olan bu mekan şehrin en popüler restoranlarından. Kapıda çok ciddi bir kuyruğa girmemiz gerekti. Neyse ki kuyruk hızlı bir şekilde ilerledi. İçerde yediğim karides, jumbo karides ve ıstakozun çok rahat hayatımda yediğim en iyilerden olduğunu söyleyebilirim. Fiyatlar da bu büyüklükte bir ıstakoz için oldukça makuldu.
Yerleri pembe ile boyandığından Pembe Cadde diye adlandırılan Rua Nova da Carvalho da yanyana pek çok bar ve gece kulübünün yer aldığı, gece hayatı meraklılarının ziyaret etmesi gereken bölgelerden.
Tagus Nehri kenarındaki Lux Fragil ise şehrin en lüks gece kulüplerinden. Yalnız ziyaret edeceklerin, mekanın hafta sonları ve saat 2’den sonra dolduğunu akılda bulundurmaları önemli.
Sizlerle Lisbon’a dair bilgi ve tecrübelerimi paylaşmaya çalıştım. Umarım faydası olmuştur ve sizler de bir gün bu sempatik şehrin keyfini çıkarırsınız.
Önümüzdeki hafta size merkez dışındaki tarihi Lizbon semti Belem, Lizbon’un ve Portekiz’in önemli sahil beldesi Cascais ve masal diyarı Sintra hakkında yazıyor olacağım.
Sevgiyle kalın.

Deniz Silistre
Deniz Silistre profesyonel yaşamının yanı sıra tutkusu olan seyahati yıllardır yurtdışında ve yurtiçinde yaşamaya çalışıyor. Bu tutkusunu, uzun seyahatlerin yanı sıra yaşadığı ve çok sevdiği şehir olan İstanbul'da da günlük yaşamın akışı içerisinde izlemeye gayret ediyor. Deniz Silistre hem seyahatlerine hem de İstanbul'a dair yazılarını paylaşmak üzere Kadin.com'da.
No more pages to load
No more pages to load