
Portekiz Belem-Cascais Gezi Notları
Geçen hafta sizlere Lizbon’un merkezinden bahsetmiştim. Bu hafta ise merkez dışında yer alan ve mutlaka ziyaret etmeniz gerektiğini düşündüğüm tarihi Belem Bölgesi ve şirin sahil kasabası Cascais hakkında yazacağım.
Sintra’yı da aynı yazı içinde kullanmayı düşünmüştüm, fakat beni çok etkilemiş olan bu masalsı yeri haftaya ayrı bir yazı konusu olarak ele alacağım.
İlk bahsetmek istediğim bölge Belem.
BELEM
Belem Hakkında
Portekiz’in şaaşalı keşifler dönemini ve karavellerin denizlere açılarak imparatorluğu zenginleştirdiği altın çağı, en çok Tagus Nehri Ağzı’ndaki bu bölge ile ilintilidir dersek abartmış olmayız.
Belem Kulesi
Belem, ismini İsa’nın da doğum yeri olarak kabul edilen Beytüllahim’in Portekizce’sinden alır. Bu güzel belde yeşil alanları ve tarihi yerleri ile dikkat çeker.
1.Manuel tahta geldiğinde keşiflerden elde edilen gelirler ile bu bölgede devasa inşaatlara girişmiş. Bunların en önemlileri UNESCO Dünya Mirasları arasında da yer alan Jeronimos Manastırı ve Belem Kulesi’dir.
Belem, Lizbonlular için şehir dışı olarak nitelense de, İstanbul standartlarında şehrin göbeği olarak tanımlanabilecek yakınlıkta. Biz bu şirin bölgeye, Cais do Sodre İstasyonu’ndan 3 duraklık 1 tren yolculuğu ile kişi başı 3,5 Euro’ya ulaştık.
Belem Tren İstasyonu’ndan iner inmez bizi Belem Sarayı’nın eski ahırlarında konuşlandırılmış olan Taşımacılık Müzesi karşıladı. Özellikle tarihi at arabalarına ilgi duyanlara enterasan gelebilir. Burdan Belem Caddesi’ne yönelip merkeze doğru ilerlerken parklar, Afonso de Albuquerque Anıtı ve Meydanı ve Belem Sarayı gözünüze çarpacaktır.
Afonso de Albuquerque Anıtı ve Meydanı, arkada Belem Sarayı
Belem Sarayı monarşi zamanında kraliyet mensuplarının ikametgahıymış. Bugün ise Portekiz Devlet Başkanı’nın konutu olarak kullanılıyor. Saray kompleksinde aynı zamanda Portekiz Siyası Tarihi içerikli bir müze bulunmakta. Sarayın az ilersinde ise Tropik Botanik Bahçeleri yer almakta.
Belem Caddesi’nde ilerleyip Belem’in merkezine ulaştığımızda karşımıza pek çok café ve restaurant çıkacak.
Nefis Pastel de Nata
Daha evvel Lizbon yazımda bahsettiğim Pastel de Nata ile ünlenmiş olan Pasteis de Belem Pastanesi bu bölgede yer alıyor.
Pasteis de Belem
Pasdel De Nata bu pastanede 1800’lerden beri sevenlerine sunuluyor.
Bu tatlı ilk olarak Belem Bölgesi’nde yer alan Jeronimos Manastırı’ndaki rahipler tarafından üretilmiş. O zamanlar rahip ve rahibe giysilerinin kolalanması için kullanılan yumurta beyazları artınca, bu artan mamülle kek ve pasta üretiliyormuş. Hatta bu adetten dolayı ülke genelinde pasta ve kek tarifleri oldukça yayılmış.
1820’deki Liberal Devrim sonrası dini tarikatların azalması ve buna bağlı olarak bazı manastır ve kiliselerin kapanması sonrası Jeronimos Manastırı’ndaki rahipler gelir elde etmek adına Pastel de Nata’yı yakınlardaki bir şeker rafinerisinde yapıp satmaya başlamış.
Pastel de Nata
1834’te manastır tamamen kapanınca rahipler formulü bu rafineriye satmışlar. Rafinerinin sahipleri tarafından açılan Fábrica de Pastéis de Belém halen işlemeye devam ediyor. Burada bu harika tatlıyı mutlaka denemenizi öneririm. Diğer tatlı ve kek örnekleri de oldukça talep görüyor.
Belem Bölgesi’ni ziyaret eden turistlerin de ilgisini çokça çeken bu pastanede uzun sıralarla karşılaşmaya hazır olun.
Devasa Jeronimos Manastırı
Bu caddenin hemen sonunda yer alan devasa Jeronimos Manastırı şehrin hatta tüm Portekiz’in en önemli dini yapılarından.
Jeronimos Manastırı
Aziz Jerome tarikatının takipçileri tarafından kurulan manastır, ismini Portekiz’in en önemli krallarından 1. Manuel’den alan Manuelin mimarı tarzının bir şaheseri. 16. Yüzyılın başlarında hızlanan coğrafi keşiflerin izlerini taşıyan ve bu coğrafi keşiflerden gelen kaynakla beslenen Manuelin akımı farklı mimari tarzların bir sentezi.
Afrika’nın güneyinden dönerek Hindistan’a ulaşan ve bu sayede ticaret rotalarını değiştirip, Portekiz’in zenginleşmesini başlatan büyük Portekizli kaşif Vasco de Gama’nın mezarı da bu manastırda yer alıyor.
Vasco de Gama’nın Mezarı
İnşaası 100 yıl süren manastırın tüm detayları ile tamamlanması 1601 yılını bulmuş. Devasa manastır yapısının bazı kısımları 19. yüzyılda yapılan restorasyonlar ile Ulusal Arkeoloji Müzesi ve Denizcilik Müzesi olarak dönüştürülmüş.
İlgisi olanlar için bu müzeleri ziyarete değer.
Bu devesa manastırdan sahile doğru ilerlerken Picasso ve Andy Warhol gibi sanatçıların eserlerini barındıran Berardo Koleksiyonu Müzesi’ni zayret edebilir, Belem Kültür Merkezi’nin yeşillikler içindeki cafesinde bir şeyler içebilirsiniz.
Sahile ulaştığınızda coğrafi keşiflerin destekçisi Portekiz Prensi Gemici Henri’nin ölümünün 500 yılı anısına bir gemi pruvası şeklinde inşa edilen Keşifler Anıtı ile karşılaşacaksınız. Anıt Hint Rotası’nı ilk keşfeden Vasco da Gama, dünya turuna ilk çıkan denizci olan Magellan gibi keşifler çağının pek çok ünlü şahsiyetini barındırmakta.
Önde Keşifler Anıtı, arkada 25 Nisan Köprüsü ve Kral İsa Heykeli
Denizin ortasında bir kule
Belem’de mutlaka görülmesi gereken bir diğer yapı ise Belem Kulesi. Bu savunma kulesi de Arap, gotik ve rönesans unsurlarını barındıran Manuelin tarzında inşa edilmiş. İnşa edildiği dönemde karadan 250 metre uzakta olup Kız Kulesi gibi denizin ortasında yer alan kule uzun yıllar geçen gemileri selamlamış. Yıllar içinde yapılan deniz doldurma çalışmaları ile karaya 1 kısa köprü mesafesi kadar yaklaşmış durumda.
Belem Kulesi
İçerisi de ziyaret edilebilen kule şehrin sembollerinden.
Belem gezinizde yazıda bahsedilen yapıları, şayet müzeleri tüm detayları ile gezmez iseniz yarım günde, müzeleri detayları ile gezmeniz halinde ise 1 günde bitirebilirsiniz.
Belem’e daha fazla vakit ayırmaya karar vermeniz halinde ise Kalust Gulbenkian Planetaryumu, Ajuda Botanik Bahçesi, Ajuda Ulusal Sarayı, Memoria Kilisesi, Sao Jeronima Şapeli ziyaret edebileceğiniz diğer noktalar.
CASCAIS
Belem’den tekrar trene binerseniz, 3 durak daha devam ettiğinizde Lizbon’un sayfiye yerlerinden olan ve Tagus Nehri’nin Atlantik Okyanusu’na döküldüğü bölgede yer alan şirin sahil kasabası Cascais’e ulaşırsınız.
Cascais
Ulaşım konusundan bahsederken önemli bir uyarıda bulunmak isterim.
Şayet Cascais’den tren ile dönecek iseniz, biletinizi dönüş terminalinizden ayrılana kadar atmayın. Turnikeden çıkarken bu bileti kullanmanız gerekecek. Biz söz konusu bileti attığımız için turnikelerden güvenlik tarafından biraz sitemkar bir şekilde çıkarılmıştık.
Cascais’e araçla gelmek isterseniz de Lizbon’dan yarım saatlik bir yolculuk ile kasabaya ulaşabilirsiniz.
Lizbon’un merkezine yaklaşık 30 kilometre mesafedeki Cascais, Portekiz Rivierası’da denen Estoril Sahili’nde yer alıyor ve tüm Portekiz’in en varlıklı bölgelerinden. 19. yüzyılda Portekiz Kraliyet Ailesi burayı yazlarını geçirmek için kullanmaya başladıktan sonra Portekiz zenginleri de bu bölgeyi tercih eder olmuşlar ve balıkçı kasabası bir anda tatil cennetine dönüşmüş.
Bundan dolayı Cascais’de 19. Yüzyıl sonu ve 20. Yüzyıl başı ile tarihlenen pek çok şato tarzı villa göreceksiniz.
Cascais Merkez
Tren istasyonundan kısa bir yürüyüş ile Belediye Binası’na ve adını 1. Portekiz Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihinden alan 5 Ocak Meydanı’na ulaşırsınız. Belediye binası Azulejo olarak adlandırılan çini seramiklerle süslenmiş çok şirin bir yapı. Şayet Cascais ve civarını bisiklet ile keşfetmek isterseniz, burdan ücretsiz olarak temin edebilirsiniz.
Cascais Belediye Binası
Meydandaki banklarda yerel halk sürekli sohbet halinde, sizde onalara katılabilir veya etraftaki cafelerde bir şeyler içerek yorgunluk atabilirsiniz.
Kasabanın arnavut kaldırımlı dar sokaklarında gezerken pek çok turistik dükkan ile karşılaşacaksanız. Şayet gittiğiniz yerlerden hediyelik eşya temin etme alışkanlığınız var ise bu dükkanlarda istediğinizden fazlasını bulacaksınız.
Biz dinlenmek ve bir şeyler atıştırmak için Camoes Meydanı’ndaki turistik cafelerde mola verdik. Bu meydanda sıralı pek çok restaurant, cafe, bar bulacaksınız. Kasım ayı olmasına rağmen yakınlardaki marinada konaklayan yatlardan dolayı meydan hareketli idi. Buralardaki restaurantlarda Lizbon’un genelinde olduğu gibi deniz mahsulleri hakim. Genelde daha salaş işletmeler yer alıyor.
Camoes Meydanı
Daha üst segment yerleri tercih etmeniz durumunda kısa bir yürüyüş ile ulaşacağınız Marina bölgesini değerlendirmenizi öneririm.
Marina’nın az ilerisinde hemen kasaba çıkışında yer alan ürkütücü Cehennem Ağzı Kayalıkları, Cascais’e gelenlerin mutlaka ziyaret ettiği yerlerden.
Cehennem Ağzı Kayalıkları (Boca do Inferno)
Cascais Plajları
Tabi Cascais’i bir turistik çekim alanı haline getiren başlıca unsur ise etrafındaki plajlar. Kasaba merkezinden de denize girilebildiği gibi, okyanus hattı boyunca pek çok alternatif plaj da bulunuyor.
Biz kasım ayında ziyaret ettiğimiz için okyanusa girme şansımız olmasa da dünyaca meşhur Guincho Plajı’nı ziyaret etmek keyifliydi.
Guincho Plajı
Hem rüzgar hem de kite sörfçüler arasında oldukça popüler olan bu plaj çok dalgalı olduğundan yüzmek için pek tercih edilmiyormuş.
Tabi bizim plajlarımızdaki nispeten sıcak deniz suyuna alışkın olanlar için okyanus suyunun yazın dahi çok soğuk olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Cascais’de, kasabanın geçen yüzyıldaki ihtişamını hatırlatan bir villa da yer alan Condes do Castro Guimares Müzesi, ve Portekizli ünlü ressam Paula Rego’nun çalışmalarını bulunduran Casa das Historias ziyaret edilebilecek diğer noktalar.
Casa das Historias, Paula Rego Müzesi
Kumar meraklıları için ise Avrupa’nın en büyük Casino’larından olan Casino Estoril ilgi çekici olabilir. 2. Dünya Savaşı yıllarında casusların cirit attığı bu casino, Ian Flemming’e James Bond Serisi’nden Casino Royal’i yazarken ilham vermiş.
Cascais gezinize, şayet okyanustan faydalanmak veya sörf yapmak gibi bir planınız yok ise yarım gün ayırmanız yeterli olacaktır. Şayet Lizbon ve çevresini görmek adına çok sıkışık bir takviminiz var ise ve illa Cascais’i de görmek istiyor iseniz 1, 2 saatlik hızlı bir gezi ile de Cascais’i kısa da olsa deneyimleyebilirsiniz.
Gelecek yazımda sizlere masal diyarı Sintra’dan bahsedeceğim.
O yazıma buluşuncaya kadar nerede olursanız olun yeni yerler keşfetmenin keşfini doyasıya yaşayın, sevgiyle kalın.

Deniz Silistre
Deniz Silistre profesyonel yaşamının yanı sıra tutkusu olan seyahati yıllardır yurtdışında ve yurtiçinde yaşamaya çalışıyor. Bu tutkusunu, uzun seyahatlerin yanı sıra yaşadığı ve çok sevdiği şehir olan İstanbul'da da günlük yaşamın akışı içerisinde izlemeye gayret ediyor. Deniz Silistre hem seyahatlerine hem de İstanbul'a dair yazılarını paylaşmak üzere Kadin.com'da.
No more pages to load
No more pages to load