
Gerçek Ayrılık Sebebi Nedir ?
Günümüz tüketim çılgınlığından her şey gibi ilişkiler de nasibini almakta ve birçok ilişki bir çırpıda tüketilip ışık hızında başlayıp son bulmaktadır. Geçmişte kıyaslandığı zaman on yıllarca süren ve gıpta ile bakılan evlilikler, bugün olması imkânsız olarak kabul edilen birer ütopya halini almış durumdalar. Peki, günümüz ilişkileri neden bu kadar kısa sürüyor ve gerçek ayrılık sebebi nedir? Ailevi ilişkileri, arkadaşlık ve iş ilişkilerini yürütebiliyorken neden duygusal ikili ilişkilerin içi bu kadar boşaltılmakta? Kendimizde ve çevremizde gözlemlediğimiz, sonu mutsuz biten birçok ilişki vardır. Gözlemlenen ve yaşanılan ilişkilere bakarak güvensizlik, ilgisizlik, eşitsizlik, ailelerin karışması, kıskançlık, sorumsuzluk, sevginin bitmesi gibi pek çok ilişkiyi bitiren davranış türleri sayılabilmektedir. Davranışlar kadar beklentiler de ilişkilerin ömrünü kısaltabilmektedir. Partnerlerin birbirlerinden sürekli bir beklenti içinde olması ilişkinin dengesini bozarak sevmeyi ve sevilmeyi koşullandırabilmektedir. İlişkinin temelinde olması gereken huzur ve uzlaşı isteklerin ve beklentilerin karşılanması koşuluyla duygu merkezinden çıkarak mantık odağına çekilerek zamanla sevginin bitmesiyle ilişkilerin de son bulmasına neden olmaktadır.Peki gerçek ayrılık sebepleri nelerdir?
Hangi Sebepler Gerçek Ayrılık Sebebi Sayılabilir ?
Buz dağının görünen yüzündeki ilişkiyi bitiren beklenti ve davranışları yüzeyde bırakıp daha derinlere inildiğinde temelde ilişkilerin ömrünü kısaltan, çok çabuk tüketilmesine neden olan tek bir problem yer almaktadır. Bu problem de sınır problemidir. Toplumda almış olduğumuz roller gereği yürüttüğümüz ilişkilerin tümünde sınırlar bulunmaktadır. Ebeveyn çocuk ilişkisinde, çalışan patron ilişkisinde ya da arkadaşlık ilişkisinde olduğu gibi duygusal ilişkilerde de sınırlar vardır. İlişkilerin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için bu sınırların korunması gerekmektedir. Ancak diğer ilişkiler ile kıyaslandığında duygusal ilişkilerde sınır kavramını korumak ne yazık ki söylenildiği kadar kolay olmamaktadır. Duygusal ilişkilerde partnerlerin karakterine ya da zaaflarına göre ilişkisini belli bir sınırda tutması zorlaşmaktadır. Sınırların belirsizleşmesi sonucu ortaya temelde sınır problemi olan ama görünürde pek çok başka sorunmuş gibi görünen problemler ortaya çıkmaktadır. Sınır problemi, öncelikle kendisini partnerlerden birinin diğerine karşı küçük ve masum gibi görünen bir sınırı ihlal etme talebi ile başlamaktadır. Başlangıçta kabul edilen bu talep giderek genişlemeye başlar. Dengeli başlayan bir ilişkide birinin alanı giderek genişlemekte diğerinin alanı ise giderek daralmaktadır. Sonuçta alanı daralan partnerin tahammül sınırı bittiğinde ilişkiler de biter. Schopenhauer’in kirpi ikilemi kavramı sınır probleminin anlaşılmasında bilimsel bir soluk getirmektedir.
Kirpi İkilemi, Sınır Problemi
Alman filozof Schopenhauer, insan ilişkilerindeki sınır problemini kirpiler üzerinden örneklendirmektedir. Buna göre, soğukta kalan kirpiler, ısınmak için birbirlerine yaklaşır. Kirpiler soğuk havada giderek ısınmaya başlar. Kirpiler ısındıkça birbirlerine yaklaşırlar ancak bir süre sonra derilerini kaplayan oklar birbirlerine batmaya başlar. Canı yanan kirpiler birbirinden uzaklaşır ancak soğuk havanın etkisiyle tekrar birbirlerine yaklaşırlar. Böylece soğuk havanın yarattığı üşüme ile okların deriye batması sonucu hissedilen acı arasında kirpiler gidip gelir. Schopenhauer’in kirpi ikilemi ilişkiler için de uyarlanabilmektedir. Başlangıçta partnerlerin birbirleri ile yakınlaşması huzur verici iken yakınlığın kişisel sınırları zorlaması ile çatışmaların oluşmasına ve giderek artmasına yol açacaktır. Sınırların belirsizleşmesi sonucu artan çatışmalar, saygının kaybedilmesine yol açacaktır. Bu durum ise, ilişkileri bitirip kişilerin ilişkilerden soğumasına ve yalnızlaşmasına neden olacaktır. Sosyal varlık olması dolayısıyla insan, uzun süre yalnız kalmayı tercih edemez. Ancak sınırların aşılması sonucu sağlıksız ve yıpratıcı ilişkiler yaşayarak da mutlu olunamaz. Bu sebeple tüm ilişkilerde ama özellikle duygusal ikili ilişkilerde partnerlerin birbirleri arasında belli bir mesafe bırakması ilişkilerin hem sağlıklı olmasını hem de uzun soluklu olmasını sağlayacaktır.
No more pages to load
No more pages to load