
Çocuğunuzu Kime Emanet Etmek Gerekir?
Çocuk sahibi olmaya karar verdiyseniz ve çalışan bir anneyseniz, kafanızda oluşan en büyük soru işaretlerinden biri, hatta en önemlisi, siz çalışma hayatına geri döndükten sonra bebeğinizi kime emanet etmek gerektiği sorusudur.. Çocuğunuzun güvenilir ellerde olmasını arzu edersiniz ve arayışa başlarsınız. Çocuğunuza biri bakmalıdır. Ama kim ? İşte seçeceğiniz ihtimale göre yaşayabileceğiniz sorunlar, avantajlar ve öneriler nelerdir?
Çocuğunuzu Doğru Kişiye Emanet Etmek
Son zamanlarda kızının ya da oğlunun çocuğuna bakacak anneanneler, babaanneler için Çalışma Bakanlığı tarafından faaliyete geçirilecek uygulama gündeme geldi. Büyükanneler torunlarına baktıkları için devletten aylık bebek bakım ücret parası alabilecekler. Faaliyete geçen bu uygulama sonrasında akıllara bebeğe/çocuğa kim bakmalı sorusunu getirdi! Bu yazımda çocuğun ruhsal ve bilişsel gelişimi açısından büyükanne ya da bakıcı bakımı arasındaki farkları sorgulayacağız.
Evlendikten bir süre sonra çiftlere, aile büyükleriniz ‘sen yeter ki çocuk sahibi ol biz bakarız’ , ‘bir şekilde büyür nasıl olsa’ gibi cümleler kurarlar. Çoğu zaman ve asıl anlatılmak istenen sizi çocuk yapmaya teşvik ederek, torun özlemini gidermektir. Siz de eğer aile büyükleriniz hayattaysa ve sağlıklıysa; anneanne, babaanne, aileden biri ya da bakıcı seçenekleri arasında ikilemde kalırsınız. Tabi ki ideali, bir çocuğa annesinin bakmasıdır ama çalışan anneler için bu süre genellikle 6 ay-1 yıl ile sınırlıdır. Ancak uzmanlara göre, en az ilk üç yıl boyunca bebeğe birebir annenin bakması, daha sağlıklı bir yaklaşım. Özellikle 0-2 yaş arası dönemde bebekler; duygusal, zihinsel ve bedensel gelişimlerini yoğun olarak yaşıyor ve bu süreç aslında onların ileride nasıl bir yetişkin olacaklarına dair ipuçları da veriyor. Temel bir duygu olan güven kavramının bebeklerde ilk aylarda gelişmeye başladığına dikkat çekiliyor.
Anne İle Çocuk Arasındaki Güven Bağı Nedir?
“Bağlanmak, iki insan arasındaki duygusal bağdır. Anne hamile kaldığı ve bebeği karnında büyümeye başladığı andan itibaren bu duygusal bağı oluşturur. Bebek de doğumuyla birlikte farklı bir ortamda yaşamaya başlar. Bebeğin güvende hissetmesi bağlanmanın temelidir. Bebeğin yaşadığı yerin güvenli olduğuna, yaşamın iyi ve güzel olduğuna dair algılama geliştirebilmesi, anne çocuk (bakım veren-çocuk) ilişkisi ile bağlantılıdır. Yine bebek için doğumdan sonra kendine bakım veren kişiyle (anne veya bakan kişi) kurduğu ilişkide oluşan bağlanma, daha sonraki ilişkileri için de model oluşturur. Bu bağ aynı zamanda duygusal gelişim ve vicdan duygusunun gelişimi açısından da kritik öneme sahiptir.
Güven Bağının Önemi
Çocuğa bakan kişinin, çocuğun bakımı ile birlikte, sevgi ve ilgi ihtiyacını, onun tepkilerini de dikkate alarak gidermesi oldukça önemlidir. Bebeğin ihtiyaçlarını önemseyen ve bunu etkili şekilde gideren anne (ya da bakım veren kişi) ile bebek, güvenli bir bağ oluşturur. Güvenli bağlanmış çocuk, annesinden iş için veya başka nedenlerle ayrıldığında bir süre doğal olarak tepki verir, ayrılmak istemediğini ifade eden tepkiler gösterir. Ancak bir süre sonra bulunduğu ortama uyum sağlar, oyun oynar veya kendisiyle ilgilenen kişilerle iletişimde bulunur. Anne işten döndüğünde de onunla iletişime geçer. Kucağına gider, gülümser.
Güvensiz bağlanması olan çocuklar ise farklı tepkiler gösterebilir. Annenin gidişini umursamaz gibi gözükebilir, anne döndüğünde de umursamaz tavırlara devam edebilir veya anne gidince uzun süre huysuzluk yapabilir. Çocuğun güvenli bağlanmasında annesinden gördüğü ilgi, özen ve duyarlılık en temel etkenlerdir. Doğaldır ki, anne çalıştığında çocuğa bakan kişinin de duyarlı davranması, yeterli ilgiyi göstermesi ve özenli olması oldukça önemlidir. Asıl önemli olan; çocuğun bakımına ve ihtiyaçlarına daha fazla ilgi gösteren, duyarlı ve özenli olduğuna inanılan kişinin tercih edilmesidir. Burada ilk tercih çocuğa bakmaya istekli olan (varsa) anneanne babaannedir. Bakıcı daha sonraki seçenek olarak düşünülebilir. Ancak, ilgisiz bir anneanne babaanne yerine, ilgili ve sevecen bir bakıcı da tercih edilebilir. Bakıcının çocuğa gösterdiği ilgi, ihtiyaçlarına verdiği tepkiler, güvenilir olması ve en önemlisi de sürekliliği çok önemlidir.
Annesine Güvenle Bağlanan Bir Çocuk Kendisine Güvenmeyi Öğrenir
Bebeklik döneminde anne ile yeterince iletişim kuramayan, annesiz kalan, annesini kaybeden ya da anne sevgisi ve kucağıyla yeterince bağ kuramayan çocuklar anne yerine geçebilecek başka bir kişiyle bu bağı kurabilirler. Anne ve babayla, özellikle anneyle kurulan bağ, gelişimi de olumlu anlamda değiştirir. Annenin teni, kalp atışları, bebeğini kucağına alması, ona dokunması, çocuğun nöron gelişimini olumlu yönde etkiler. Fakat anne birtakım nedenlerle bunu yapamadığında ve çocuğunu birine emanet etmek zorunda kaldığında birtakım güçlüklerle karşılaşılabilir. Örneğin, anne işe gittikten sonra ağlama krizleri yaşanabilir.
Annesinin işe gittikten sonra bir daha gelmeyeceğini düşünen çocuk, akşam anne eve döndüğünde ise annesinin adeta bacaklarına sarılır ve onsuz geçen günün acısını çıkarma çabasına girer. Bu yüzden anne ve babalara işten geldiklerinde başka hiçbir şey yapmadan, birebir çocuklarıyla vakit geçirmeleri öneriliyor. Bu süre içinde çocuğa kitap okunabilir, sevdiği bir oyun oynanabilir, banyosu yaptırılabilir, sevdiği bir yemek yedirilebilir. Böyle yapıldığında çocuk, ‘Evet sabahları gidiyor ama akşam olduğunda dönüyor ve benimle ilgileniyor’ diye algılamaya başlar. Oysa akşamları kendisiyle ilgilenilmeyen bir çocukta özgüven eksikliği, yetersizlik, sevilmeme duygusu öne çıkabilir. Çocukların farklı şekillerde dışa vurdukları (öfke, ağlama, istekleri konusunda gereksiz ısrar ,inatlaşma, içe kapanma gibi) bu duyguların getirdiği olumsuz sonuçlar ise, maalesef ileriki yaşlara da taşınabilir.
Uzmanlar Ne Diyor?
Çocuğu kime emanet etmek gerekiyor?’ sorusunun yanıtının Anne olduğunu, ancak çalışan anneler için bu sorunun cevabını bulabilmenin bazen zor olabildiği uzmanlar tarafından da belirtilmektedir. Bu noktada, ‘bir aile büyüğü mü yoksa bakıcı mı?’ sorusunun yanıtının bulunabilmesi için öncelikle “anne bakımının” öneminin doğru bir biçimde kavranmasının gerekliliğini vurguluyorlar.
Çocuğa Nerede Bakılmalıdır?
Kim bakacak aşamasını geride bıraktıysanız ve anneanne-babaanne seçeneklerinden birinde karar kılmayı başarabildiyseniz, bir de çocuk nerede bakılacak sorusuna yanıt bulmanız gerekecektir. Aile büyükleri ‘kendi düzenleri bozulmasın’ diye çocuğu sizin onlara götürmenizi isteyebilirler, ama siz de ‘çocuğun düzeni bozulmasın’ diye onların gelip, sizin evinizde çocuğunuza bakmasını isteyebilirsiniz. Önemli olan sizlerin tercihlerinizden ziyade çocuğun kendini güvende ve huzurlu hissedebileceği koşulları sağlamaktır.
İster anneanne-babaanne, ister bakıcı olsun, öncelikle çocuğun kendi evinde bakılması gerekiyor. Kendi odasını ve evini tanıması, o ortamda yaşaması, kendini oraya ait ve güvende hissetmesi açısından bu kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Bakan kişi çocukla birlikte faaliyetlerde bulunmalı veya onu faaliyetlere yönlendirmelidir. Çocuğa dokunmalı, sarılmalı, gülümsemeli ve sevgisini göstermelidir. İsteklerini geçiştirmemeli, sorularına net ve açıklayıcı cevaplar verebilmelidir.
Bakıcı ile Bakımı Tercih Ediyorsanız Dikkat
Çocuğunuza siz ya da aile büyüklerinden biri bakamıyorsa, kreş çağına gelene kadar çocuğunuzu emanet etmek için tek seçeneğiniz kalıyor demektir, bakıcı! Onun da iyisini bulabilmek zor olabilir. Uzun araştırmalar, seçenekler arasında gidip gelmeler yaşamanız kaçınılmazdır.Öncelikle gündüzlü mü, yatılı mı bakım üstlenilecek buna karar vermeniz ve bütçenizi buna göre ayarlamanız gerekir. Profesyonel bakıcı bulan firmalardan faydalanabilir ya da eş dosttan iyi bir bakıcı önermelerini isteyebilirsiniz. Profesyonel bakıcı olmasa da çocuk bakımından anlayan, çocuğunuzu güvenle emanet edebileceğiniz ‘komşu teyzeler’ de düşünebileceğiniz alternatifler arasındadır. Profesyonel bakıcı hizmetleri veren firmaların da gerçekten iyi araştırılması gerekir.
Bakıcı tutarken dikkat edilmesi gerekenler
- Mutlaka güvenilir referansları olan birini tercih edin. Yakınlarınızın referansları bu konuda size yardımcı olacaktır.
- Çocuğunuzu emanet etmek için ana dilinde konuşan, kendi kültüründen birini seçin.
- Mümkün olduğunca ince eleyip sık dokuyarak seçim yapın. Unutmayın, sık sık bakıcı değişimi çocuğa terk edilme duygusunu yaşatır, öz güvenini zedeler.
- Daha önce böyle bir deneyimi olup olmadığını sorun.
- Bir çocukla bütün gün neler yapabileceğini, örnekler vererek açıklamasını isteyin.
- Ne yemekler yapabildiğini öğ
- Olası bir kriz anını nasıl yönetebileceğini; örneğin, çocuk yemek istemeyince neler yapacağını sorun.
Bir Evde İki Anne Olur Mu?
Çocuğun bakımını büyükannelerden biri üstlenmişse ve herkes aynı evde kalıyorsa, bunun anlamı aynı zamanda evde iki annenin varlığı demek olabilir. Kulağa pek hoş gelmiyor! Bu durum çocuk bakımıyla ilgili bazı anlaşmazlıkları beraberinde getirebilir. Anneanne ya da babaanneler genellikle torunlarının her istediğini yapma eğilimi içinde olabiliyorlar. Bu durum elbette ki anne babanın otoritesini olumsuz yönde etkileyen bir durumdur. Örneğin, anne çocuğun çikolata tüketimini ya da elektronik alet kullanımını yasaklamış ya da sınırlandırmış olabiliyor ama anneanne ya da babaanne çocuğa çikolata alma yönünde, dilediği kadar televizyon seyretmesine izin veren bir tutum sergileyebiliyor. Bu durumda çocuk, anne-baba otoritesinin bir parça dışına çıkabilme özgürlüğünün keyfine vardığında “kimden hangi istekte bulunabilir” ayrımına varmasına , bir yönüyle de çocuk kendi isteklerini bazı taktiklerle yerine getirebileceğini düşünmesine neden olabilir. Ancak anne ile anneanne ya da babaanne arasındaki uyuşmazlıklar “güç savaşı” haline dönüştürülmemeli, ortak bir noktada fikir birliği sağlanmalıdır. Çocuğa yansıtılmamalıdır ki çocuklar bu gerginliği rahatlıkla hissedebileceğinden özenli davranılması gerekir.

Güner Özdoğru
1984 yılında Adana'da doğan Güner Özdoğru Çukurova Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği programını tamamladıktan sonra 2006 yılında MEB’e öğretmen olarak atanmıştır. Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı gençlik kamplarında Kamp Liderliği ve Program Sorumlusu olarak gönüllü çalışmalar yapmaktadır. Çağdaş Drama Derneğinde Yaratıcı/Eğitici Drama Liderliği programını bitiren Özdoğru, yaratıcılık, oyun, ritim, dans ve hareket konulu ulusal ve uluslararası pek çok atölye ve eğitim programına katılmaya devam etmektedir. 4-12 yaş aralığındaki çocuklarla akıl oyunları, hafıza teknikleri, satranç, çocuk yogası, zeka oyunları çalışmaları yapmaktadır. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde ikinci lisans eğitimini tamamlamıştır. Marmara Üniversitesi Aile Danışmanlığı eğitimini almıştır. Hayata Renk Ver Derneği gönüllü üyesi olarak hastanelerde uzun süreli tedavi gören çocuklara destek çalışmalarına devam etmektedir.
No more pages to load
No more pages to load